fotoğraf

İşlemeli bahçe kapısına uzanmaya çalışıyordu, elindeki çantalarla mücadele ederken. Her sabah aynı tantana. Aslında hayatının özeti gibiydi bu durum, biraz mecaz lazım hepsi o kadar. Kapının açılması o mütevazi evden kopmaya yetiyordu. Kulağında biraz evvel dinlediği müziğin ahengi kalmıştı.

Uzun boyuna yakışır adımlarla süzülüyordu bahçenin dışında. Şaşırıyordu kendine aslında. Onca yıl günleri, gökkuşağı misali birbirine kavuşturmuşken, şimdi tek bir renk vardı sanki hayatında. Ve bunun acı yanıysa en sevmediği renkti bu. Sıradanlığın rengi…

Tatlı birkaç sokağı tatsız adımlarla arşınlayp geliyordu bir diğer kapıya. Elini kaldırmaya çalıştı fakat ağırlık yapıyordu taşıdığı çantalar. En önemsizinden bir kapı halbuki, ama bir o kadar ehemmiyetli diğer taraftan. O kapı açılmasa gidilecek tek yer yola çıktığı nokta olabilirdi sadece.

Çantalarından birini yere bırakmak için hafif meyil gösterdi ki, çocuk kapıya uzandı girmesine yardım etme niyetiyle. O an görmediler birbirlerini. Bir kapının iki farklı tarafında duran iki sıradan insandılar hala. Çocuk yerine oturdu, kız da içeriye girdi. Şöyle bir göz gezdirdi, boş bir yer aramak için. Çocuğun yanı boştu aslında ama eşyaları yanındaki boş yeri oturulamaz hale getiriyordu. Kız başka bir yere geçti ve beklemeye başladı.

O an sabah evden çıkmadan önce dinlediği müziğin hala zihninde kendini tekrarladığını farketti. Hafif bir tebessüm oluştu yüzünde. Ki o güzel gülümseyişe bir anlık bakışıyla şahit oldu çocuk. O an bir fotoğraf çekilse, sanki birbirini yıllardır tanıyan iki insanın bakışması sanardı insanlar. Fakat çocuk yüzünün de hafif kızarmasını saklamaya çalışarak başını yere eğdi. Ama kızın yüzündeki o tebessüm ona geçmişti sanki. Ve kız ilk başta gözlerini kaçırmış ama o kaçan gözleri, sanki çocuğun tebessüm edeceğini biliyormuş gibi tekrar aynı yöne dönmüştü.

Orası artık dünyanın bütün renklerine sahipti sanki. Bir tek renk eksikti, o da sıradanlığın rengi. Sıradan bir hikayaye sıradan bir son yaşayacak olsalar, anlatılacak bir şeyler daha olurdu aslında. Ama o küçük odaya gökkuşağını sığdırarak zamanı durdurdular onlar. Onlar o kadar güzel korudular ki bu güzel anı, ben çıktım hemen oradan. İhtiyaçları var mıydı bilmiyorum ama bütün renklerimi de onlara bıraktım giderken. Sadece sıradanlığımı aldım yanıma.

Bir Cevap Yazın