fotoğraflar

Bu kabalık gerçekleri kim, nereden getirdi efendim? Nihayetinde, biz kaybolduk gerçeklerin arasında. Herkese en az birkaç gerçek rast geldi. Bir gerçek kollarımızdan tuttu, bir gerçek gözlerimizi bağladı, başka bir tanesi boğazımıza yapıştı.

***

Zamanın öncesinin ve sonrasının arasına sıkıştırdığımız ‘an’lardan teşkil ediyoruz hayatı. Her an, bir diğerinin peşinden geliyor. Çoğalıyorlar, her an çoğalıyorlar ve karmaşıklaşıyorlar. Zaman durdurulup, bakılamıyor ne geriye ne de ileriye. Hilelere izin vermiyor bu karmaşıklık. Bir küçük parçayı çekip çıkarmaya çalışıyor insan, geride bıraktığı anlardan; altüst oluyor her şey.

Birileri doğuyor, birileri yaşıyor, başka birileriyse ölüyor. Birileri ölümden korkuyor, birileri yaşamayı seviyor; hatta kimileri ölmeyi, kimileri de yaşamayı bekliyor. İnsan sabırla ölmeyi bekler mi hiç? Bekliyor.

Bir fotoğraf çekiyor birileri, bir ‘an’ı, an olmaktan kurtarmak için. An kurtuluyor kurtulmasına fakat hayat, bu hileyi de cezasız bırakmıyor. O fotoğrafa -ki o fotoğraf zamana karışmayı öyle veya böyle başarmıştır- sıkışmış küçücük an, daha en baştan cezalandırıyor insanı. Yıllar geçiyor, eskiyor bir köşede o fotoğraf ve tekrar çıkıyor ortaya bir şekilde. Fotoğraf yaşıyor, fotoğraf yaşlanıyor belki de ve fakat insanlar ölüyor. Fotoğraflar ölmüyor efendim. Bir köşede bekliyorlar ama ölmüyorlar.

Bir Cevap Yazın